Demokrasiye; "Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi" denir tarifinde...

Bu tariften de anlaşılacağı gibi demokrasinin vazgeçilmezi siyasi partiler ve seçimlerdir. 

Onun içindir ki; siyasi partiler ve seçim yasaları anayasanın önemli maddeleri arasında değerlendirilir. 

Bugüne kadar Sekseniki Anayasasının birçok maddesi değiştirilmiş ya da yenden düzenlenmiş iken siyasi partiler ve seçim yasalarına çok fazla dokunulmamıştır.

Seksen ihtilalinin üzerinden kırk yılı geçti, seksen iki anayasasının onaylanmasının kırkıncı yılına girilirken Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, daha önce defalarca tekrarladığı gibi siyasi partiler ve seçim yasalarının ele alınması, yeniden düzenlenmesi çağrısını yeniledi.

Türk'ün Başbuğu rahmetli Alparslan Türkeş 1987'den ölüm tarihi olan 1997 tarihine kadar her fırsatta bu cunta anayasasının değiştirilmesini, özellikle seçim ve siyasi partiler yasa ve kanunlarının ele alınması, günün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini anlattı. 

1997'den bu güne kadar da sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli her fırsatta anlatıyor... Mutlaka bu yasaların yeniden düzenlenmesi gerekliliğini gündeme taşıyor. 

Ancak ne hikmetse diğer siyasi partilerinde bazı zamanlarda dile getirdiği bu yasalara bir türlü el uzatılamadı. 

Bunca zaman geçmesine ve neredeyse her siyasi partinin de bazı zamanlarda talep ettiği bu değişiklikler neden yapılamıyor?

Görünmez bir el mi? 

Yoksa bilinmez bir güç mü engelliyor bu düzenlemeleri? 

Birileri demokrasinin tarifinde olan milleti mi, idareden ve denetimden uzak tutmaya çalışıyor yoksa. 

Hepimizin bütün canlılığı ile hatırlayacağı uzak olmayan yakın tarihimizde cemaatlerin, vakıfların, holdinglerin, şirketlerin vekilleri vardı. 
Bunlar hükümeti kuracak partilerle gizli pazarlıklar eder, "Bizi görürseniz biz de sizi görürüz" mantığını çalıştırırlardı. 

Otellerde, motellerde pazarlıklar yapılır; istenilen verilirse hükümetler kurulurdu... Anlaşma olmadığı zaman da hükümetler yıkılırdı. 

Yeni sistem ve yeni anayasanın bunların elindeki bu kozları alacağı muhakkak. 

Bu sebepten mi bir türlü çözülemiyor?

Milliyetçi Hareket Partisi; ne zaman bu konuyu gündeme getirse hemen sözde anket şirketleri peşi peşine anket sonuçları yayınlıyor! 

MHP barajı geçemiyor, barajın altında kaldı, güya onun için siyasi partiler yasası ve seçim kanunlarını değiştirmek istediği algısını oluşturmak istiyorlar. 

Halbuki her seçim sonucu, anket şirketlerinin ve sahiplerinin niyetlerini ve yalanlarını ortaya koymasına rağmen bu yalanlarına devam ediyorlar. 

1999 seçimlerinde sözde barajı geçemeyen MHP yüzde on sekiz oy alıyor. En son seçimlerde yüzde beş oy oranı açıklayan anket şirketleri, MHP nin yüzde on bir oy almasını kem küm ederek açıklamaya niyet etseler de milletin gözünden kaçamamışlardır. 

Halbuki anket şirketleri de biliyor, aklıselim her vatandaş da biliyor ki; yayınlanan bu sonuçların başkaca bir amacı var! O da gündemi değiştirmek.

Gündemi değiştirmek için yapılması gereken şey de, ya manşet oluşturmak ya da anket yayınlamak. 

Böylece siyasi partiler yasasına ve seçim kanunlarına dokunulmasın başka konular konuşulsun.

Hani bildik bir hikaye var ya...
 
Dervişe sormuşlar; "Evlilikte 50 yılı nasıl devirdiniz" diye;

Cevaplamış derviş: 
“O deli olduğu zaman ben veli oldum, ben deli olduğum zaman o veli oldu..." 

Şimdi de bize soruyorlar bunlarla kırk yıl nasıl geçti diye!

Bizde diyoruz ki onlar; sözde hep deli oldu biz de veli.

Zaten bizim adımız deli ya velilik hep bize kalıyor.

Vatan millet delisi biz, din devlet delisi biz!